Ülkemizde ve dünyamızda en kritik sağlık problemi haline gelen kanser, ölüm nedenleri arasında ikinci sırada yerini almaktadır. Son yıllardaki artış hızı dikkate alındığı takdirde 2030 yılına kadar birinci sıraya yükseleceği öngörülmektedir. En kısa hali ile kanser, vücuttaki bazı hücrelerin kontrolsüz bir biçimde çoğalması ve vücudun farklı yerlerine de sıçrayıp yayılması olarak bilinir. Sağlıklı hücreler düzenli bir süreç sonucunda çoğalırken, kimi durumlarda bu düzenli süreç bozulur ve anormal hücreler topluluğu olan doku yığınları meydana gelir. Bunun nedeni genellikle genetik işleyiş kabul edilir. Genetik işleyiş düzenindeki oluşan hatalar, genlere zarar vererek kanserin temellerini oluşturur. Tütün dumanı gibi solunan zararlı kimyasal dumanlar, ultraviyole ışınlar, sedanter yaşam tarzı gibi nedenler genetik işleyişi doğrudan etkileyen ana nedenlerdir [1]. Bu nedenlerin yanına beslenme faktörü dahil olmakla beraber, büyük önem arz etmektedir. Çünkü, kanser dahil her türlü hastalığın oluşumunda beslenme durumu büyük rol oynamaktadır. Vücut, en nihayetinde kandan, kan ise bünyesinde barındırdığı maddelerden ibarettir. Bu maddeler, tümüyle bireyin sarf ettiği maddelerdir. Solunan hava ve tüketilen besinler doğrudan kanı oluşturur. Bu nedenle; kan kalitesini arttırmak, hastalıklardan korunmanın ve verimli bir yaşama sahip olmanın mühim bir şartıdır. Gıda tüketimindeki bilinçli davranış, sanılandan çok daha fazla bir fayda sağlayacaktır. Bu nedenle besin öğelerenin içeriklerini dikkate alıp tüketmemiz kadar, tüketiliş biçimine de dikkat etmemiz gerekir. Çünkü, kimi besin öğeleri, içerikleri gereği kanser önleyici olsada pişirme yöntemi veya tüketim miktarı gereği kansere sebep olabilir. Örneğin; bir parça kırmızı eti haşlayıp tüketmek yerine, yüksek ısıda kızartıp tüketmek heterosiklik amin (kanserojen kimyasal) oluşumunu daha çok desteklediği, yapılan çalışmalarda rapor edilmiştir. Bununla birlikte, süt ve süt ürünleri gibi hayvansal yağ içeren gıdaları fazla miktarda tüketmek, kanseri dolaylı olarak tetiklemektedir [2].
Görsel 1: DNA Zinciri Görünümü.
Kanser önleyici besinlerin başında, doğal koşullarda yetişen bitkisel ürünler gelmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün belirttiği beyana göre, günde 400 ile 500 gram enerji içeriği düşük, vitamin ve mineral değerleri yüksek olan taze meyve ve sebze tüketimi başta kanser olmak üzere; kardiyovasküler hastalıklar, gastrointestinal sorunlar ve kronik rahatsızlıklar gibi olumsuz durumların azalmasında oldukça etkilidir [3]. Kanser önleyici meyveler içinde en çok dikkat çeken meyve, dut meyvesidir. Besin maddesi ve fitokimyasallar bakımından oldukça zengin olan dut, bir gıdadan ziyade ilaç görevi üstlenmektedir. Dut meyvesinin biyoaktif bileşenleri içerisinde yer alan, A, C, E ve kompleks B vitaminleri bulunur. Bu vitaminler, bağışıklık sistemini güçlendirir ve inflamasyonu azaltmaya yardımcı olur. Popüler kanser çeşitleri gibi kronik hastalıklara neden olan oksidatif stresin azalmasında da antioksidan olarak kabul edilen bu vitaminler, dut meyvesinde yeterince mevcuttur. Biyoaktif bileşenleri içerisindeki mineral grubunda ise, diğer meyveler arasında lider konumdadır. Özellikle demir, kalsiyum, fosfor ve sodyum mineralleri, bünyedeki hormon fonksiyonları, metabolik kataliz, kemik düzenlemesi gibi fizyolojik ve biyokimyasal süreçlerde önemli rol oynar. Bunların yanında çok sayıda laboratuvar çalışmaları, tümörojenik sürecinin farklı evrelerinde çeşitli dut özütlerinin karsinopreventif (kanser engelleyici madde) etki gösterdiğini ispat etmiştir. Bilimsel adı Morus olan dut meyvesinin anti-kanser özelliklere sahip en iyi meyve olduğu, deneysel ve hayvansal çalışmaların sonucunda anlaşılmıştır. Yaklaşık 100 adet türü tanımlanan dut, ılıman iklim meyvesi olup; taze, kuru, pekmez, reçel, pastırma ve sirke gibi farklı formlarda tüketime uygundur [4].
Görsel 2: Taze Dut Meyvesinin Dalındaki Görünümü.
KAYNAKÇA
[1] Çevik, B. A., & Pirinçci, E. (2017). Beslenme ve Kanser. Firat Tip Dergisi, 22(1).
[2] Aydın, R. Ö., & Köseoğlu, S. Z. A. (2022). Mor Pigmentli Meyve ve Sebzelerin Kanser İle İlişkisinin İncelenmesi. Avrupa Bilim ve Teknoloji Dergisi, (41), 485-491.
[3] ÜNVER, Ş., & ALKAN, Ö. (2025). Negatif Binomial Regresyon Modeli ile Bireylerin Meyve Yeme Sıklığını Etkileyen Faktörlerin Araştırılması.
[4] ÖZTÜRK, D. O., & DİREN, A. FERMENTE EDİLMİŞ MORUS NİGRA MEYVE SUYUNUN MCF7 VE MCF10A İNSAN MEME KANSERİ HÜCRE HATLARINDA SİTOTOKSİK VE APOPTOTİK ETKİLERİNİN İNCELENMESİ.
GÖRSEL KAYNAKLAR
[1] Drozdogan. (t.y.). Genom düzenleme: Yeni bir ilaç sınıfı CRISPR. Drozdogan.
https://www.drozdogan.com/genom-duzenleme-yeni-bir-ilac-sinifi-crispr/
(Alınma Tarihi: 15/07/2025, Saat: 20.30)
[2] University of Florida IFAS Blogs. (2023, 11 Eylül). Marvelous mulberries. https://blogs.ifas.ufl.edu/orangeco/2023/09/11/marvelous-mulberries/
(Alınma Tarihi: 15/07/2025, Saat: 20.32)
Denetmen: Elif DÖNMEZ


