Evren; ihtişamlı sonsuzluğu, el değmemiş gök cisimleri ve gizemini koruyan yanlarıyla hâlâ çözülmeyi bekliyor. Bir noktadan daha küçük olduğumuz galaksiler arasında dahi bir silüetten ibaret oluşumuz, yolumuzun ne kadar uzun olduğunu bizlere gösteriyor.
Yıllardan bu yana süre gelen birçok sorunun temelini ve çözümünü mitolojik, tanrısal veya manevi şeylere bağlayan insanlığın belki ilk değindiği bilimsellik gök bilimcilikti. Bunu gerek destanlarda gerekse tabloların anlamsal derinliğinde görüyoruz.
Anlatılır ki;
Bir gece vakti, genç bir adam, ayın dolunay olduğu gezintisi sırasında, yıldızlardan en parlak olanına aşık olur. Bu aşk onun için öylesine büyüktür ki gündüzleri sevdiğini göstermediği için güneşe küser, saatlerce tepelerin batı tarafında oturup aydınlığın gitmesini bekler. Gece olduğu vakit ise gözünü göğe diker, saatlerce seyreder, yıldızına şiirler yazar, resmeder. Bu olay günlerce devam eder fakat genç adama artık bu uzaklığa dayanamaz. Hayranlıkla izlediği o küçük parlaklık kendinde o kadar uzaktır ki bazı zamanlar kendi küçüklüğünü düşünüp kasvete yenik düşer. Bu yüzden bir karar alır ve yıldıza mektup yazmaya başlar. İçindeki tüm hevesleri kağıtlara doldurup bir zarfa koyar ama bir sorun vardır. Mektupları nasıl yollayacağını bilemez. O yüzden oturduğu tepelerin sabahında mektubu en tümseğe koyar ve geceye kadar oraya uğramaz. Belki de yıldız gelip mektubu olabilir. Ertesi gece geldiğinde ise mektubu olduğu yerde göremez. Böylece genç adamın mektup serüveni başlar. Yalnızlığın getirdiği melankolik yanlardan, ulaşılmazlığın dayanılmaz zorluğuna kadar mektubun her sayfası dolar. Günler haftaları, haftalar ayları kovalar. Mevsimler dahi genç adamın aşkına yenik düşer ve çekip gider. Oysa genç adamın içinde dayanılması zor bir huzursuzluk vardır. Onca mektup yazmasına rağmen hiçbir yanıt alamayışı onu içten içe yer. Sonunda bunu yazdığı mektuplarda dile getiren genç adam yine de bir cevap alamaz. Günden güne kendini öylesine hırpalar ki ne yapacağını bilemez. Ve sonunda üzüntüsünden yataklara düşer.
O günden sonra ne genç adam aşkını yazdığı tepeye gidebilir ne de yıldız geceleri genç adama gülümseyebilir. Fakat denir ki o günden sonra yıldız söner ve bir daha asla gözükmez.
Bu öyküde olduğu gibi insanlık, tarihinin içinde bilemediği ve açıklayamadığı olayları hep dikkat çekici buldu. Bu çekiciliğe anlamlar yükleyip hikayeleştirdi. Peki bu gök bilinmezliğinin geldiği nokta ne? Sizlere “Astrobiyoloji” başlığından bahsetmek istiyorum.
Astrobiyoloji öncesi bilmemiz gereken başlık “Astronomi”. Astronomi nedir?
Kafanızı göğe doğru kaldırdığınız zaman görebildiğiniz ve aynı zamanda görüş açınızın ötesinde var olduğunu bildiğinizin neredeyse bütün gök cisimlerini ve fenomenleri araştırmaya astronomi denir¹. İnsanlık, tarihini yazmaya başladığı ilk günden bu yana içinde bulunduğu koşulları anlamdırmaya ve şekillendirmeye çalıştı. Gök bilimcilik ve evrene olan ilgimiz, araştırmalarımız son 100 yıllık projeler değil. Öncesinde insanlık yıldızları takip edip takım yıldızlarını keşfetti. Ayı takip edip tutulmaları kayda aldı. Yapılan çizimler ve kayıtlar bizleri bu noktaya getirdi².
Modern gök bilimciliğine göre astronomi ve astroloji aralarında artık hiçbir bağ yok. Bilim olarak görülmeyen astroloji bilim insanları tarafından astronomi ile ilişkilendirilmiyor¹. Kabul edilene göre gök bilimcilik ana başlığa ayrılıyor;
Gözlemsel gök bilimcilik ve teorik gök bilimcilik³.
Gözlemsel kısmı; gök cisimlerinin ve benzerlerinin direkt olarak incelenmesine odaklanmaktır.
Teorik kısımı; sistemleri modelleyerek araştırmak ve evrim sürecini yorumlamaktır³.
Peki bilim ile birleşmiş ve günümüz bilim dünyasında yeni bir sayfa açan dal olan “Astrobiyoloji” nedir?
Her bilim dalında olduğu gibi astrobiyoloji alanında da temel bir soru bulunmakta; “Dünyamız dışında farklı gezegenlerde canlılar bulunmakta mı?”
Astrobiyoloji, dünya üzerindeki canlı yaşamını ve bu canlıların yaşam koşullarını araştırıp diğer gezegenlerle, gerek jeolojik gerekse biyolojik açıdan, kıyaslayan bilim dalıdır. Bu araştırmaların kapsam alanı içerisinde sadece güneş sistemi bulunmamaktadır. Astrobiyoloji alanında uzmanlaşmış kişilere astrobiyolog denir⁴.
Astrobiyologlar her ne kadar astronomi ve biyoloji alanında uzmanlaşmış insanlar olsa da jeoloji, fizik, astrofizik, kimya, mühendislik ve paleontoloji gibi başka bilim dalları ile birlikte disiplinler arası araştırmalarda bulunurlar. Dünyanın geçmişi ve geleceği üzerine araştırmalar yapıp çıkarımlarda bulunan astrobiyologlar, canlılığın temellerinde olan proteinler üzerine araştırmalar yapıp diğer gezegenlerle karşılaştırma yaparlar⁴,⁵.
Kendi gezegenimiz dünya ile üzerinde araştırmalar yapılan başka gezegenler arası kıyaslamalar oldukça geniş ölçeklidir. Bir astrobiyolog yeri geldiğinde belirli mikroorganizmaların yaşadığı yüksek sıcaklıktaki ve yüksek tuzlu olan ortamlarda bulunabileceği gibi eksi derecelerde bulunup gözlemlerde bulunabilirler. Çalışma alanları kutuplardan çöllere, mağaralardan ormanlara kadar uzanabilir⁵.
Bu kısımda bahsetmiş olduğum bilim dalı astrobiyoloji denince akla gelen bir isime değinmek istiyorum. Bu isim Amerikan Howard Hughes Tıp Enstitüsü tarafından, henüz on dokuz yaşında iken, ödül alan, doktora çalışmalarını Emory Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yapan, NASA Genç Araştırmacı ve NASA Astrobiyoloji Enstitüsü ve NASA Egzobiyoloji Araştırmacı ödüllerini alan, ve daha bunun gibi nice başarıya imza atan Betül Kaçar⁶. Kendisinin yaptığı araştırmalara veyahut attığı başarı imzalarına birçok kaynaktan ve sosyal medya hesaplarından ulaşabilirsiniz. Benim bahsetmek istediğim konu ise alanına bağlılığı ve bunu insanlara özellikle de lise ve üniversite çağındaki öğrencilere aktarması. Bundan altı yıl önce Sayın Betül Kaçar’ın online bir konferansına katılmıştım. O dönem lisedeydim ve üniversitede seçeceğim bölüm hakkında aklıma takılan oldukça fazla soru vardı. Katıldığım konferans o kadar verimli ve teşvik edici geçmişti ki daha onuncu dakikasında, ben bu alanda çalışmalıyım, demiştim. Bunun üzerine kendisine soru yöneltmiş ve büyük bir ilgi ile cevap almıştım. Kaygıları olan bir insanı heveslenmek bir soruyu cevaplamaktan ibaretti. Eğer Sayın Betül Kaçar olur da yazımı okuyacak olursa kendisine siz okuyucuların eşliğinde teşekkür etmek istiyorum. Şu an buradaysam Betül Kaçar’ın ilgisi ve içtenliği sayesinde.
Astrobiyoloji, evreni tanımak için günden güne gelişen ve önem kazanan bir alan. Fakat görüyoruz ki başka gezegenleri keşfetmek için dahi ilk başta kendi gezegenimizi araştırıyoruz. Bu tıpki her insada olması gereken her yola ilk başta kendinden başlamaya benziyor. Kendi içinizdeki yolları öğrendiğiniz, başka diyarları keşfetmek için kendi dehlizlerini keşfettiğiniz güzel günlere. Kendi içinizde kaybolun, belki bulunuşunuz böyle olacaktır…
Kaynaklar:
- P. Braganca. Astrology: Why Your Zodiac Sign And Horoscope Are Wrong. (21 Eylül 2017). Alındığı Tarih: 22 Kasım 2020. Alındığı Yer: LiveScience
- N. T. Redd. What Is Cosmology? Definition & History. (26 Eylül 2020). Alındığı Tarih: 23 Kasım 2020. Alındığı Yer: Space
- NASA. Nasa Planetary Science. (23 Kasım 2020). Alındığı Tarih: 23 Kasım 2020. Alındığı Yer: NASA Science
- What is Astrobiology?. Nasa. Aug 7, 2017. https://www.nasa.gov/feature/what-is-astrobiology .
- A History of Astrobiology. Nasa. Aug 7, 2017. https://astrobiology.nasa.gov/about/history-of-astrobiology/
- Betul Kacar. Su Gender. https://sugender.sabanciuniv.edu/tr/betül-kacar.
Denetleyen: Meryem Melisa Kar