Doğada ki bütün çok hücreli canlılar çevrelerindeki bakteri, virüs, arke, mantar gibi mikroorganizmalarla yakın ilişki içerisindedir. Mikrobiyota denilen bu mikroorganizma topluluklarından biri olan bakteriler, insan vücudunda en yoğun olarak gastrointestinal sistemde (sindirim sistemi) bağırsak mikrobiyotasını oluşturmaktadır1. Doğumdan kısa bir süre sonra bebeklerin bağırsaklarında kolonileşen bu bakteriler, konakçılarından çeşitli yaşamsal besinleri sağlamanın karşılığında sindirim sürecine, bağışıklık sistemine ve metabolitlerin (metabolizma sonucunda ortaya çıkan ürünler) üretimine yardımcı olarak ev sahibinin yaşamsal fonksiyonlarını gerçekleştirmesine katkıda bulunur. Bu bakımdan bağırsak mikrobiyotası insan sağlığı için hayati önem taşımaktadır1.
Bağırsaklarımız, tüm sindirim sistemi fonksiyonlarını kontrol eden yaklaşık 200 milyon nöron bulundurması bakımından beyinden sonra vücudumuzdaki en karmaşık organ olma özelliğini taşımaktadır. Tam da bu sebepten dolayı bağırsaklarımızdaki sinir bağlantıları “bağırsak beyni” olarak adlandırılmaktadır. Bu sisteme enterik sinir sistemi de denir1. Bağırsak mikrobiyotasındaki bozulmalar anksiyete, depresyon ve stres gibi nöropsikiyatrik durumlara yol açmasının yanı sıra tam tersi bu psikiyatrik bozukluklar da bağırsak mikrobiyotasının değişmesine sebep olur. Bu etkileşim; hormonlar, bağışıklık sistemi ve nöral ağ tarafından gerçekleştirilir1.
Anksiyete ve bağırsak mikrobiyotası arasındaki ilişki ilk olarak Çin’de enfeksiyon bağlamında araştırıldı. Daha önce bağırsak enfeksiyonu geçirmiş bireylerde anksiyete geliştirme olasılığının gözlemlendiği bu araştırma, moleküler mekanizmaları belirsiz olsa da bağırsak mikrobiyotasının anksiyete bozukluğu ve depresyon gibi hastalıkların patofizyolojisinde önemli bir rol oynadığını kanıtlamış oldu. Daha önce bağırsak enfeksiyonu geçirmiş bireylerde anksiyete ve depresyon geliştirme olasılığının arttığı gözlemlendi. Başka bir araştırmada ise depresyonlu hastaların bağırsak mikrobiyotasının incelenmesi sonucunda bağırsaklarında taxa, phyla Bacteroidetes, phyla Actinobacteria ve genera Alistipes bakterileri bulundu. Daha sonrasında insan dışkısından alınan örneklerin mikropsuz farelere transplantasyonu sonucunda farelerde depresyon benzeri davranış biçimleri gözlemlenmiştir2.
Bu alanda yapılan diğer bir araştırma ise bir farmakolog olan John Cryan’un ilk olarak 1957 yılında yapılan yüzen fare deneyini bir adım daha ileriye götürmesiyle gerçekleşir. Yaptığı bu deneyde 16 fareyi, bağırsakları temizleyen Lactobacillus rhamnosus bakterileriyle (yoğurtta bulunur3) beslemiş, daha sonra bu fareleri su dolu küçük bir havuza bırakarak nasıl yüzdüklerini gözlemlemiştir. Bağırsakları yenilenen fareler daha uzun süre yüzmeye başlamışlardır. Halbuki, depresif fareler motive edici dürtülere sahip olmadığından dolayı suyun yüzeyinde isteksiz bir biçimde çırpınırlar ve çok uzun süre yüzemezler. Bu farelere antidepresan verilmesi durumunda da fareler daha uzun süre yüzmeye başlarlar. Bu da antidepresanların fareler üzerinde de etkili olduğunu gösterir3. John Cryan yaptığı bu deneyle probiyotiklerin ruh hali üzerinde doğrudan bir etkisi olduğunu kanıtlamış oldu.
Vagus siniri ; bağırsak ve beyin arasındaki bağlantıyı sağlayan otonom sinir sisteminin ana bileşenidir. Beyin sapından çıkarak akciğer ve kalbin arasından geçerek karın boşluğuna iner. İlk olarak 1880’lerde yapılan bir gözlemde, boynun servikal bölgesine yapılan manuel masajın epilepsi nöbetlerini baskıladığı görülmüştür4. Metabolik homeostazinin düzenlenmesinde anahtar rol oynayan bu sinirin manuel ya da elektriksel olarak uyarılması epilepsi ve depresyon için uygulanan tedavi yöntemlerinden biri haline gelmiştir4.
En yaygın gastrointestinal şikayetlerden biri olan irritabl bağırsak sendromu, karın şişliği, ağrısı ve bağırsak fonksiyonlarında bozulmayla baş gösteren bir hastalıktır5. Bu hastalığın olası nedenlerinden biri de ince bağırsaktaki bakteriyel çoğalmadır. Psikolojik faktörlerin de irritabl bağırsak sendromunun risk faktörlerinde biri olmasının yanı sıra bu sendroma sahip bireylerde de bağırsak fonksiyonlarındaki bozukluklardan kaynaklı olarak depresyon,stres ve anksiyetenin görüldüğü bilinmektedir. Lactobacillus plantarum, Bifidobacterium infantis bakterileri bu sendroma karşı tedavi amaçlı kullanılmaktadır5.
Yapılan tüm bu çalışmalar gösteriyor ki, vücudumuzda beyin kadar önemli işlevleri bulunan bağırsaklarımızdaki mikrobiyotanın değişmesi bağırsak fonksiyonlarını etkilemenin yanı sıra depresyon, anksiyete, stres gibi ruhsal bozukluklara da sebebiyet vermektedir. Bağırsak mikrobiyotasının onarılması da tam tersi etki yaratarak bu tür ruhsal bozuklukların giderilmesinde büyük rol oynamaktadır. Dolayısıyla günlük hayatta ruh sağlığımızı etkileyecek birçok sorunla karşı karşıya kalsak da bu sorunları çözmenin bir yolunun da mideden geçtiğini hesaba katmalıyız.
Kaynaklar:
- Barbosa PM, Barbosa ER. The Gut Brain-Axis in Neurological Diseases. Int J Cardiovasc Sci. 2020;33(5):528-536. doi:10.36660/ijcs.20200039 Alınma tarihi: 15 Aralık 2020
- Wu M, Tian T, Mao Q, et al. Associations between disordered gut microbiota and changes of neurotransmitters and short-chain fatty acids in depressed mice. Transl Psychiatry. 2020;10(1). doi:10.1038/s41398-020-01038-3 Alınma tarihi: 18 Aralık 2020
- Jones N. Friendly bacteria cheer up anxious mice. Nature. 2011;30(8). doi:10.1038/news.2011.510 Alınma tarihi: 18 Aralık 2020
- Ekmekçi H, Kaptan H. Vagus nerve stimulation. Maced J Med Sci. 2017;5(3):391-394. doi:10.3889/oamjms.2017.056 Alınma tarihi: 18 Aralık 2020
- Sezer E, Saka M. İrritabl Bağırsak Sendromunun Tedavisinde Prebiyotik ve Probiyotik Kullanımı. Güncel Gastroenteroloji Derg. 2006;18(2):174-180.
Denetmen: Hazal ATALAY