İnsanoğlu hastalıklara çevresel faktörler ile etkileşimi sonucu yakalanabileceği gibi genetik olarak da belirli hastalıklara yatkınlık göstererek, doğumu itibariyle de çeşitli hastalıklara sahip olabilmektedir [1]. Henüz bir tedavisi bulunmayan PKU hastalığı kalıtsal (otozomal resesif) bir hastalık olup, yeni dünyaya gelmiş bebeklerde ilk birkaç ay içerisinde semptom göstermemektedir [2]. Birkaç ayın ardından ise vücutta biriken fenilalanin sebebiyle nörolojik gelişimi etkilemeye başlamaktadır [3].
Fenilketonüri Hastalığı Nedir?
PKU hastalığı ilk kez 1934 yılında Norveçli biyokimyacı Asbjörn Fölling tarafından bulunmuştur [4]. PKU hastalığının temel sebebi, fenilalanin adı verilen amino asidin hidrosilaz enziminin olmayışı ya da yetersizliği nedeni ile metabolize edilememesi sonucu fenilalanin metabolitlerinin beyinde işlev bozuklukları yaratmasıdır [2].

Gıdalar ile vücuda alınan bu amino asit insan sağlığı açısından oldukça önemli bir konumda yer almaktadır [5]. Gıdalarda yer alan proteinlerin hepsinde %4 ila %5 arasında bulunmakta olan fenilalanin, vücutta tirozine dönüştürülmekte, dopamin, melanin, tiroksinin yapısına katılmakta ve yapımında kullanılmaktadır [6]. Katekolaminlerin yapımında kullanılan fenilalaninden geriye kalan miktar, karaciğerde bulunan fenilalanin hidroksilaz (PAH) enzimi tarafından, tetrahidrobiopterin (BH4) kofaktörü yardımı ile tirozine hidroksile edilmektedir [7]. Hastalığın ortaya koyduğu belirtilerin sebebi ise PAH enziminin veya BH4 kofaktörünün vücutta yeteri kadar veya hiç bulunmamasıdır.

Fenilketonüri Hastalığının Belirtileri ve Tanısı
PKU hastalığına sahip bebeklerde 5. aydan itibaren zeka geriliği gözükmektedir. Oturma, yürüme ve konuşma gibi becerileri kazanmakta güçlük çekildiği veya hiç kazanılamadığı görülmektedir. Beyin gelişiminde yaşanan sıkıntılar sebebiyle mikrosefali gelişmekte olup etrafa ilgisizlik dikkat çekmektedir. Hastaların %60’ında açık renkli saç ve cilt rengi gözlemlenmektedir. Vücut sıvıları ile idrarlarından gelen küf kokusu spesifik belirtilerinden birisini meydana getirmektedir [3]. Tanısı zamanında koyulmayan ya da tedavisi gerçekleştirilmeyen hastalar ileriki yaşlarında endişe, tedirginlik, öfke kontrolünde zorluk, çekingenlik, psikotik ve agresif zorluklar çekmekte olup, ciddi davranış bozuklukları yaşamaktadır. Bu hastalar aynı zamanda kendilerini yaralama, saldırganlık ve psikoz sergilemekte olduğunda Fenilketonüri hastalığında erken tanı ve tedavi, hastaların sonraki yaşlarında önemli bir rol oynamaktadır [8].
Hastalığın tanısı için sağlık personeli, doğum sonrası bebek proteinli besinler almaya başladıktan sonra ve genellikle taburcu olmadan önce ilk 24 ile 72 saat içerisinde bebekten topuk kanı almaktadır. Alınan kan guthrie yardımıyla işleme sokularak test gerçekleştirilmektedir. Fenilalanin düzeyinin 2-6 mg/dL olması normal seviye olarak kabul edilmektedir [3].

Fenilketonüri Hastalığının Görülme Sıklığı ve Tedavisi
1964 ile 2017 yılları arasında tüm dünyada 119.152.905 katılımcı ile yapılan 53 çalışmadan alınan veriler ortak olarak incelendiğinde, dünya genelinde 100.000 yenidoğan bebek başına 6.002 bebeğin bu hastalığa sahip olduğu ve en yüksek prevalansın 38,13 ile Türkiye’de, en düşük prevalansın ise 0,3 ile Tayland’da olduğu gözlemlenmektedir. Bunun başlıca sebebi Türkiye’de akraba evliliklerinin yüksek oranda gerçekleşmesidir [9].

Fenilketonüri hastalığını tamamen tedavi etmek günümüz tıp bilimi ile mümkün olmamak birlikte, hastalığa sahip kişilere BH4 kofaktörü verilmekte ve vücudun yanıt vermemesi durumunda diyet tedavisine geçilmektedir [10]. Diyet tedavisinde genel ilke, gıdalar ile alınmakta olan fenilalanin miktarını optimum düzeyler içerisinde tutmaktır. Bu hususta, fenilalanin içermeyen yiyeceklerin ve ilaçların kullanılması gerekmektedir. Diyet genellikle meyve ve sebze ağırlıklı; et, tahıl, süt ve süt ürünleri kısıtlı olup protein, enerji, mineral, vitamin ve fenilalanin içeriği bakımından dengeli düzeyde olmaktadır [2].
Kaynaklar:
- Tüysüz, B. 2000. “Akraba Evlilikleri ve Kalıtsal Hastalıklar”, Türk Pediatri Arşivi.
- Özer, E.A. İbanoğlu, Ş. İbanoğlu, E. 2008. “Fenilketonüri Hastalığı ve Fenilalanin Kısıtlı Diyet”, Türkiye 10. Gıda Kongresi.
- İçke, S. Genç, R.E. 2016. “Topuk Kanı Örneği ile Yapılan Ulusal Yenidoğan Tarama Testleri ve Önemi”, J Pediatr Res 2017;4(4):186-90.
- Blau, N. Van Spronsen, F.J. Levy, H.L. 2010. “Phenylketonuria”, The Lancet, 376(9750), 1417-1427.
- Parlak, Ö. 2018. “Fenilketonüri Hastaları (PKU) ve Çölyak Hastaları İçin Bisküvi Üretimi”, Bursa Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü
- Saldamlı, İ. Temiz, A. 2007. “Gıda Kimyası”, Hacettepe Üniversitesi Yayınları, 3. basım, Ankara, 587- 266.
- Hendriksz, C. Walter, J. 2004. “Update on Phenylketonuria”, Current Paediatrics, 14(5), 400–406.
- Karaboncuk, A.Y. 2019. “Fenilketornürili Çocuk ve Ergenlerde Psikolojik Belirtiler ve Fenilketonürili Çocuğa Sahip Ebeveynlere İlişkin Değişkenlerin İncelenmesi”, Başkent Üniversitesi.
- Shoraka, H.R. Haghdoost, A.A. Baneshi, M.R. Bagherinezhad, Z. Zolala, F. 2020. “Global Prevalence of Classic Phenylketonuria Based Neonatal Screening Program Data: Systematic Review And Meta-analysis”, Clinical and Experimental Pediatrics, 63(2):34-43.
- Pehlivan, M. Kalkan, İndrani. 2016. “Fenilketonüri: Olgu Sunumları”, Aydın Sağlık Dergisi, 57-62.
Görsel Kaynaklar:
- https://tr.weblogographic.com/what-is-difference-between-leucine (Erişim:10.03.2023)
- https://en.wikipedia.org/wiki/Tyrosine (Erişim:10.03.2023)
- https://slideplayer.biz.tr/slide/2989896/ (Erişim:10.03.2023)
- https://www.kistikfibrozisturkiye.org/primer-siliyer-diskinezi/ (Erişim:10.03.2023)
Denetleyen: Furkan EKER