KÜLTÜR VE DİLİN KONUŞANI DEĞİŞTİRMESİ

Dil karşımızdakini anlama ve kendimizi ifade etmenin yanında, düşünebildiğimiz şeylere sınır koyma kabiliyetine sahiptir ve birden fazla dil kullanan kişiler farklı diller kullandıklarında farklı kişilikler hissedebilirler. Bu durum kişilerin duygusal zekâsı, dillere yükledikleri kültür veya dilleri öğrenirken içinde bulundukları kültür gibi birçok koşul ile bağdaştırılmıştır [1,2].

Araştırmalar, katılımcıların kişilik değişimlerinin konuştukları dil ile birlikte konuştukları kişinin özelliklerine de bağlı olduğunu göstermiştir. Chen ve Bond (2010) yaptıkları deneyde Çince ile İngilizceyi anadil olarak konuşan ve ikinci dil olarak öğrenmiş olan kişileri 5 Faktörlü Kişilik Envanteri ile dilin ve konuşan kişinin ırkı açısından inceler. Çalışma içerisinde kişinin konuştuğu dil ile iletişim kurduğu kişi değiştirilerek katılımcının kişilik özelliklerindeki değişimler gözlemlenmiştir. Araştırmacılar, katılımcıların konuştukları dilin yanında konuştukları kişinin de kişilik değişiminde etkili olduğunu raporlamıştır [1].

Dil ile gerçekleşen değişimi, kültüre bağlayan çalışmalar kültürel çerçeve değiştirme kavramını ortaya atmışlardır. Bu kavram, kişilerin belirgin bir kültür-spesifik uyarana maruz kalması sonucu o kültürün değer ve tutumlarına daha yakın tavırlar sergilemesidir. Çift dilli olan kişilerin çoğu farklıdilleri farklı kültürlere maruz kalarak öğrenmiştir, bununla beraber dile yönelik his ve beklentilerini dili öğrendikleri kültürü temel alarak oluşturmuşlardır veya dili öğrenirken bulundukları ortam ile dili özdeşleştirerek o ortamın özelliklerini dil ile eşleştirmişlerdir. Örneğin okul ortamında öğrendikleri dillerin akademik yönünün daha baskın algılanması veya yaşayarak öğrendikleri dillerin kişiyi öğrendiği dönemdeki yaşantısına yaklaştırması bu durumlara örnek verilebilir [2].

Kültüre bağlı gerçekleşen bu değişim, çeşitli öz bildirim testleri ile kültürel uyma ile gözlemlenebilir. Kültürel uyma,kişilerin normalde sergiledikleri uyma davranışının kültüre bağlı halidir. Dile bağlı kişilik değişimi açısından incelendiğinde, dil kültür-spesifik bir uyaran olarak kabul edilir ve kişileri o kültüre uygun olarak davranmaya yatkın hale getirir [2].

Çalışmalarda bu değişimin, kişinin farkında olmasına bağlı olmadan gerçekleştiği görülmüştür ve kişide gerçekleşen bu değişimlerin fark edilmesi duygusal zekâ, bireysel ve sosyal farkındalığa bağlanmıştır. Ayrıca bireysel farkındalığın,kişinin anadili olmayan bir dili konuşurken arttığı gözlemlenmiştir. Dil değişiminde gerçekleşen bu farklılık, iki farklı dilde yazan yazarların eserlerinde net bir şekilde görülebilir [3].

Farklı diller konuşurken farklı hissettiklerini söyleyen kişiler incelendiğinde, bu kişilerin öz farkındalık ve duygusal zekâlarının yüksek olduğu, ayrıca dışa dönük ve yeni deneyimlere açık kişiler oldukları gözlemlenmiştir. Bunun açıklaması olarak ise dışadönük kişilerin kendilerini anadili olmayan dile ve kültüre daha fazla maruz bırakması sonucu bu değişimi daha sık yaşaması ve sonucunda değişimi fark edebilecekleri daha fazla fırsata sahip olması veya bu değişimibelirtme ihtimalinin daha yüksek olması sunulmuştur. Bunun yanında bireysel farkındalığı düşük olan kişilerin bu değişimi gözden kaçırması sonucu daha az belirttiği de düşünülmektedir [3].

Dilin değişmesi sadece karakterin değişmesi anlamına gelmez. Kişilerin kendilerine, söylediklerine, hissettiklerin olan mesafesinde de etkilidir. Anadil ile birlikte erken yaşta öğrenilen diller daha yüksek duygusal yoğunluğa sahip iken dilin öğrenildiği yaş ilerledikçe dilin duygusal etkileri giderek azalır, hatta geç öğrenilen dilleri konuşurken kişi kendisini dilden veya anlattıklarından kopuk olarak niteleyebilir. Ancak dilin kişideki duygusal yoğunluğu üzerindeki tek etken dilin öğrenildiği zaman değildir, dilsel geçmişin yanında diğer birçok etken de değerlendirilmelidir [4].

Farklı zamanlarda veya ortamlarda öğrenilmiş diller, farklı anılar ve durumlar üzerinde çeşitli duygusal tepkilere ve tepki yoğunluklarına sahiptirler. Bu durum terapötik ilişkidedanışana fayda sağlayacak şekillerde kullanılabilir. Kişinin anadilinde anlatmakta zorlandığı anıları konuştukları diğer dilde daha objektif bir bakış açısıyla incelenebilir. Ancak bu durum kişinin anıya olan duygusal mesafesini arttırarak anının duygusal yönünün batırılmasına sebep olabilir, böyle bir problemin oluşmasını önlemek için danışanın anadili terapiden tamamen dışlanmamalı ve dillerin kullanımı danışana göre ayarlanmalıdır [5].

KAYNAKÇA

1. Chen, S. X., & Bond, M. H. (2010). Two languages, two personalities? Examining language effects on the expression of personality in a bilingual context. Personality and Social Psychology Bulletin36(11), 1514-1528.
2. Ramírez-Esparza, N., Gosling, S. D., Benet-Martínez, V., Potter, J. P., & Pennebaker, J. W. (2006). Do bilinguals have two personalities? A special case of cultural frame switching. Journal of research in personality40(2), 99-120.
3. Ożańska-Ponikwia, K. (2012). What has personality and emotional intelligence to do with ‘feeling different’while using a foreign language?. International Journal of Bilingual Education and Bilingualism15(2), 217-234.
4. Dewaele, J. M. (2004). The emotional force of swearwords and taboo words in the speech of multilinguals. Journal of multilingual and multicultural development25(2-3), 204-222.
5. Altarriba, J., & Santiago-Rivera, A. L. (1994). Current perspectives on using linguistic and cultural factors in counseling the Hispanic client. Professional Psychology: Research and Practice25(4), 388.
Denetmen: Merve OLU

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir