Evcil Hayvanlar ve Psikoloji

İnsanlar ve hayvanlar arasındaki köklü ilişki, insanlık tarihinin ilk yıllarından itibaren başlayıp günümüze kadar devam etmiştir. Yüzyıllar boyunca toplumların maruz kaldığı değişimler insan-hayvan etkileşimini etkilese de insan yaşamında hayvanlar hep yer almıştır. Geçmiş yıllarda avlanmak ve diğer hayvanlardan korunmak amacıyla beslenirken bu işlevsel ilişki, zamanla daha derin bir düzeye evrilmiş ve ilerleyen yıllarda hayvanlar evcilleştirilmiş ve aile bireylerinden birisi haline gelmiştir. Yapılan araştırmalarda, evcil hayvan sahibi olmanın psikoloji üzerinde olumlu etkiler bıraktığı görülmektedir [1].

Evcil Hayvanlar Psikolojiyi Neden Etkiler?

Biyokimyasal Faktörler: Evcil hayvanlarla etkileşime girdiğimiz zaman, başta oksitosin olmak üzere salgılanan dopamin, seratonin hormonları, kendimizi iyi hissetmemizi sağlayan başlıca nedenlerdendir. Oksitosin hormonu rahatlama ve güven duygularını hissetmemizi sağlamaktadır. Bunun yanında stres hormonu olarak bilinen kortizol seviyesinde azalma görülmektedir. Bu da stres ve kaygı gibi duyguları daha az hissetmemizi sağlamaktadır.

Psikososyal Faktörler: Evcil hayvan sahiplenmek benlik saygımız açısından önemli bir yere sahiptir. Bireyin olumlu duygu durumunu arttırdığı, motivasyonuna katkı sağladığı ve motor becerilerinin artmasında önemli rol oynadığı belirtilmektedir. Yapılan araştırmalarda ergenlik dönemindeki evcil hayvan sahiplerinin, özerklik ve benlik saygısının daha yüksek düzeyde olduğu bulunmuştur. Evcil hayvan sahibi olan çocukların, sosyal açıdan daha iyi oldukları, sosyal pozitif benlik saygısının daha yüksek olduğu ve bilişsel gelişiminin daha iyi olduğu görülmektedir.

Evcil Hayvanların Psikolojiye Etkileri

1.Stres Seviyesi: Evcil hayvanlarla bağ kurmak anksiyete ve depresyon gibi psikolojik sağlık sorunlarıyla mücadelede önemli bir destek kaynağıdır. Hayvanlarla geçirilen süre olumsuz düşüncelerimizin azalmasını ve zorlayıcı duygularla daha kolay baş etmemizi sağlamaktadır.  Evcil hayvanlara bakım yapmak, onlarla oynamak ve zaman geçirmek kan basıncının düşmesini, kalp atışının düzene girmesini ve endorfin ya da oksitosin hormonu salgılanmasını sağlamaktadır. Bu da kaygı ve stresle daha kolay başa çıkabilmemize yardımcı olmaktadır. Yapılan araştırmalarda diş hekimliği kliniklerine yerleştirilen akvaryumların hastalara rahatlama sağladığı ve anksiyetenin azalmasına yardımcı olduğu belirtilmiştir. Akvaryumda yüzen bir balığı izlemenin kan basıncını düşürdüğü de gözlemlenmiştir. Benzer şekilde çocuklarla ev ortamında köpek eşliğinde yapılan çalışmalarda çocukların kan basınçlarının daha düşük seviyede olduğu görülmüştür [2].

2.Yalnızlık Hissi: İnsanların evcil hayvan sahiplenmelerinin başlıca sebeplerinden biri de yalnızlık hissidir. Hayvan besleme ve yalnızlık hissi arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmalarda, evcil hayvan sahibi olmayan ve yalnız yaşayanların, evcil hayvana sahip olan ve yalnız yaşayanlara göre daha yalnız hissettikleri belirlenmiştir. Evcil hayvan sahibi olmayan ve yalnız yaşayan bireylerin sosyal etkileşimden kaçınma davranışı gösterdikleri görülmüştür.

3.Empati: Evcil hayvanlar empati becerimizin gelişmesine katkı sağlamaktadır. Bir evcil hayvanın ihtiyaçlarını anlamak ve karşılamak, duygularını anlamaya çalışmak ve o duygulara göre hareket etmeyi öğrenmek empati becerimizin gelişmesine yardımcı olmaktadır. Evcil hayvanlarla kurulan bu bağ yalnızca onlarla değil aynı zamanda insan ilişkilerinde de daha anlayışlı olmayı ve daha iyi empati yapabilmeyi sağlamaktadır. Ayrıca çocuklar ve ergenlerin, sorumluluk bilinci, özsaygı ve empati düzeylerinin daha yüksek olduğu, sosyal uyum gibi konularda daha başarılı olduğu bulunmuştur. Evcil hayvanların psikolojiye olan etkileri stres seviyesinin, yalnızlık hissinin azalması, empati yapabilme düzeyinin artması gibi durumlarla sınırlı değildir.

Hayvan Destekli Terapi:

Hayvanların insan psikolojisine etkilerine dair ilk çalışmalar Boris Mayer Levinson tarafından 1960’lı yıllarda yapılmıştır. Levinson terapi sürecinde köpeğinin sağladığı olumlu etkileri gözlemlemiş ve Hayvan Destekli Terapinin tedavi sürecine katılmasında öncülük etmiştir [3].

Hayvan destekli terapi kronik ya da ruhsal bozukluğu olan bireylerde temel tedaviye ek olarak uygulanan destekleyici bir terapi yöntemidir. Bu terapi yönteminde hayvanlar tedavi sürecine dahil edilir ve terapist, hayvan ile insan arasındaki etkileşime rehberlik eder. Danışanların istek ve ihtiyaçlarına göre köpek, kuş, kedi, at, balık, yunus ve tavşan gibi farklı hayvanlar terapide yer alabilir. Örneğin atlarla yapılan terapide terapi süreci ata binmek, ata bakım sağlamak üzerinden ilerlemektedir.

Hayvan destekli terapi üzerine yazılan makalelerde; hayvan destekli terapinin anksiyete, yalnızlık duygusu, stres, depresyon, şizofreni, otizm, Down sendromu gibi gelişimsel bozukluklar, afazi ve benzeri konuşma bozuklukları, demans, Alzheimer, bazı motor bozuklukları, iletişim bozuklukları, kanserde ve kemoterapi gibi birçok sağlık sorununda kullanıldığı ve hayvanların sağladığı terapötik etkileri kullanarak bireylerin fiziksel ve ruhsal iyi oluş hallerine katkıda bulunduğu görülmüştür [2]. Yapılan çalışmalarda insanların %96.9’ unun evcil hayvanların varlığı durumunda mutlu olduğunu göstermektedir [4].

Kaynaklar:

  1. ÇAKICI, A. (2019). EVCİL HAYVAN BESLEMENİN İNSAN SAĞLIĞI ÜZERİNDEKİ OLUMLU ETKİLERİ. Atlas Journal, 5(20), 518-528.
  2. Şan, M. A. (2020). Evcil hayvan sahiplerinde depresyon ve anksiyete düzeylerinin incelenmesi (Doctoraldissertation, Bursa UludagUniversity (Turkey)).
  3. KAYHAN, B., & İŞÖZEN, H. (2022). Evcil hayvanla yaşamanın bireylerin depresyon, stres ve anksiyete düzeyine etkisinin incelenmesi. Yaşam Boyu Hemşirelik Dergisi, 3(3), 94-109.
  4. SUNA, A. H. (2019). Türkiye’de yaşayan evcil hayvan sahiplerinin bütüncül psikoterapi perspektifinden analizi. Türkiye Bütüncül Psikoterapi Dergisi, 2(3), 131-153.

Denetleyen: Ayşenur DURU

 

 

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir