Amaç 12: Sorumlu Üretim Ve Tüketim

Ülkeler ekonomik büyüme ve kalkınmalarını başarabilmeleri için hem ulusal hem de uluslararası alanda birçok faaliyet göstermekte ve pek çok çalışma ortaya koymaktadırlar. Bu çalışmalardan birisi de 2030 hedeflerini gerçekleştirmeye yönelik ortaya çıkan sürdürülebilir kalkınma amaçlarından on ikincisi olan sorumlu üretim ve tüketim çalışmalarıdır. Doğal kaynakların korunması ve sürdürülebilirliği hem tüketicilerin hem de üreticilerin tutumlarıyla doğrudan ilişkilidir. Sürdürülebilir ve yenilenebilir kaynaklara yönelmek, daha az atık oluşturmak ve üretim aşamasında su kullanımını azaltmak gibi önlemlerin alınması sorumlu üretim ve tüketim çalışmalarının en önemli maddeleridir [4].

Sanayileşmenin ortaya koyduğu bugünkü ekonomik düzende ne kadar üretim ve buna bağlı olarak ne kadar tüketim yapılırsa refah ve gelişmişlik seviyesinin o kadar artacağı düşüncesi hakimdir. Ancak bu gelişmişliğin yıkıcı sonuçları göz ardı edilmektedir. Atıkların üretim sırasında ve tüketim sonrasında kontrolsüz şekilde doğaya salınması, doğal kaynakları kirlilik ve tükenme tehlikesiyle karşı karşıya bırakmaktadır. Bir ürünün üretiminden tüketimine kadar geçen sürece bakıldığında sera gazı emisyonunda artış, tarım alanlarının erozyonu, atıklar, hava ve su kirliliği gibi birçok negatif etki ortaya çıkmaktadır. Bunlara olan hassasiyetin artması sebebiyle ortaya çıkan yeşil pazarlama stratejisi üç farklı aşamayı takip ederek bugünkü halini almıştır.

  1. 1970’ler ortaya çıkan ve hava kirliliği, petrol rezervlerinin tükenmesi ve böcek ilaçlarının çevre üzerindeki etkileri gibi özellikle çevresel problemlere odaklanan ekolojik pazarlama yaklaşımı.
  2. 1980’lerde ortaya çıkan çevreci pazarlama yaklaşımı. Bu yaklaşımda temiz teknoloji desteklenmekte ve iyi bir sosyo-çevresel performans sergileyen yeşil tüketiciler hedeflenmektedir.
  3. Sürdürülebilir ekonomi ve sürdürülebilir kalkınma hedefine odaklanan sürdürülebilir pazarlama anlayışı (REduce-REuse-REcycle)
 

ESKİ ÜRETİCİLERİN PAZARLAMA ANLAYIŞI

 

OLMASI GEREKEN PAZARLAMA ANLAYIŞI

 
  Gezegendeki kaynaklar sınırsızdır. Yeryüzündeki kaynaklar sınırlıdır ve naziktir.
  Dünyanın atık ve kirlilik taşıma kapasitesi sınırsızdır. Dünyanın atık ve kirlilik taşıma kapasitesi sınırlıdır.
  Yaşam kalitesi ve kişisel mutluluk artan tüketim ve tatmin isteği ile artar. Yaşam kalitesi ve kişisel mutluluk her zaman daha çok tüketim ile sağlanamaz.
  İstekler doğal ve sınırsızdır ve bunun sonucunda sınırsız tüketime teşvik etmek doğru olandır. İstekler kültürel olarak etkilenmekle beraber isteklerin şekillenmesindeki büyük pay pazarlama ve diğer güçlerindir.

Tablo.1. Eski üreticilerin pazarlama anlayışı ve olması gereken pazarlama anlayışının karşılaştırılması.

Kişi başına düşen karbon ayak izi her geçen gün bilinçsiz tüketim çılgınlığı yüzünden artmakta ve doğal kaynaklar azalmaya devam etmektedir. Bu durumun önüne geçebilmek için varolma sebebi tüketmek olmayan yeni bir insan yaklaşımı ve hareketi tanımlamalıyız. Yukarıdaki tabloda da belirtildiği üzere pazarlama anlayışını değiştirmek bu hareketin benimsenmesinde kilit taşı rolünü üstlenecektir. Ayrıca oluşturulan eğitim modelleriyle bilinçli tüketim davranışlarının kazandırılması, toplumu oluşturan her ferdin sınırlı kaynak kontrolü ve sürdürülebilirlik ile ilgili farkındalığını artıracaktır. Tüketici eğitimi, bireyin ekonomik faaliyetlerini yönlendirme, ihtiyaçlarını giderme, kaynaklarını rasyonel kullanma, temel haklarını öğrenme, pazarı etkileme gücünü artırmayı hedef alan eğitim ve bilgilendirme yatırımı olarak tanımlanmaktadır [2]. Bu eğitimin göz ardı edildiği toplumlarda, yaşam standardının alım gücü ve tüketim faaliyetleriyle kıyaslandığı gözlemlenmektedir. Yaşam biçimini sahip olduğu ürünlerle ifade eden bireylerin sayısının hızla yükseldiği bu toplumlara “tüketim toplumu” demek mümkündür [2].

Tüketim çılgınlığını teknolojik gelişmeler yönünden değerlendirecek olursak, TV reklamları ve pazarlama stratejileri dışında en önemli kitle iletişim kanallarından birisi de sosyal medya ağlarıdır. Influencer olarak tanımladığımız kişiler tarafından, internet kanallarında popüler olan ürünlere her geçen gün yenisi ekleniyor. Özellikle yeni nesil üzerinde gerçeklik algısını azaltıp, onları ihtiyaçtan çok lüks olarak tanımlayabileceğimiz bu ürünleri tüketmeye teşvik ediyor [1]. Henüz bu konuyla ilgili bir devlet politikası geliştirilmemiş olsa da tüketici eğitimine erken yaşta formal eğitim ile başlamak, haklarının ve sorumluluklarının bilincinde, mal ve hizmetler arasından bilinçli seçimi yapabilme yeteneğine sahip, iyiyi kötüyü birbirinden ayırabilen nesiller yetiştirebilmek için önemli bir adım olacaktır. Bu özelliklere sahip nesiller yetiştirebilmek için özellikle çağdaş ekonomi ilkeleri hakkında temel bilgilere ulaşma imkanı erken yaşta sağlanmalıdır [3]. Kitle iletişim araçlarının gençlerin yaşam tarzı ve tercihlerindeki rolü göz ardı edilmemelidir. Buna istinaden sürdürülebilir üretim ve tüketim ile ilgili sosyal içerikli mesajlar bu kanallar üzerinden aktarılmalıdır.

Tüm bu sorunlar dışında gıda israfı ve evsel atıkların ayrıştırılması konusu sorumlu tüketim için önem arz etmektedir. Bu gıdaların üretim aşamasında kullanılan ham madde ve su miktarı düşünüldüğünde sorumlu üretim kavramının, tüketimle doğrudan ilişkili olduğu da gözlemlenmektedir. Dünyada her yıl satışa sunulan 4 milyar tonluk gıdanın 1,3 milyarı çöpe gidiyor. Gıda israfının yüzde 56’sı gelişmiş ülkeler tarafından gerçekleştiriliyor. Bu israf kalemlerinin başında da ekmek geliyor. Türkiye’de her üç ekmekten biri çöpe gidiyor. Bu miktar göz önüne alındığında ortalama bir ailenin yıllık ekmek israfı, aylık okul masrafını karşıladığı miktara denk gelmektedir [5]. Eğer gıda israfının önemi göz ardı edilmeye devam ederse sonraki yıllarda ekonomik sıkıntılar bir yana dursun, su ve gıda kıtlığı beraberinde salgın hastalıklar da yaygınlaşacaktır. Bunun sonucunda şu an alınması gereken önlemler için harcanan para miktarının milyonlarca katı harcanmak durumunda kalacaktır.

Son birkaç yılda ise doğal ve sınırlı kaynakları korumak adına sorumlu üretim ve tüketim kavramı önem kazanmıştır. Bu bağlamda Sürdürülebilir Küresel Kalkınma Amaçları’nın bizlere sunduğu çözüm önerileri şu şekildedir:

12.1. Gelişmiş ülkelerin başı çekmesi ve bütün ülkelerin harekete geçmesiyle, gelişmekte olan ülkelerin kalkınma ve yetkinliklerini göz önünde bulundurarak Sürdürülebilir Tüketim ve Üretim .çin 10 Yıllık Çerçeve Programı’nın uygulanması.

 12.2. 2030’a kadar doğal kaynakların sürdürülebilir yönetiminin ve etkin kullanımının sağlanması.

12.3. 2030’a kadar perakende ve tüketici düzeylerinde kişi başına düşen küresel gıda atığının yarıya indirilmesi ve hasat sonrası kayıplar dâhil üretimdeki ve tedarik zincirlerindeki gıda kayıplarının azaltılması.

12.4. 2020’ye kadar üzerinde anlaşmaya varılan uluslararası çerçevelere uygun olarak kimyasalların ve tüm atıkların yaşam döngüleri boyunca çevresel olarak sağlam biçimde yönetimlerinin sağlanması ve bu kimyasalların ve atıkların insan sağlığı ve çevre üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirgemek için havaya, suya ve toprağa karışmalarının önemli ölçüde azaltılması.

12.5. 2030’a kadar önleme, azaltma, geri dönüşüm ve tekrar kullanma yoluyla katı atık üretiminin önemli ölçüde azaltılması.

12.6. Özellikle büyük ve uluslarötesi şirketler başta olmak üzere şirketlerin sürdürülebilir uygulamaları kabul etmelerinin ve sürdürülebilirlik bilgilerini raporlama döngülerine entegre etmelerinin teşvik edilmesi.

12.7. Ulusal politikalar ve öncelikler doğrultusunda sürdürülebilir olan kamu ihalesi uygulamalarının desteklenmesi.

12.8. 2030’a kadar her yerde herkesin sürdürülebilir kalkınmayla ilgili bilgi ve farkındalık edinmesinin ve doğayla uyum içinde bir yaşam sürmesinin güvence altına alınması.

12.a. Gelişmekte olan ülkelerin daha sürdürülebilir tüketim ve üretim kalıplarına yönelmeleri için bilimsel ve teknolojik kapasitelerini güçlendirme konusunda desteklenmeleri.

12.b. İstihdam yaratan ve yerel kültür ve ürünlerini teşvik eden sürdürülebilir bir turizm için sürdürülebilir kalkınma etkilerini denetlemeye olanak sağlayan araçlar geliştirilmesi ve uygulanması.

12.c. Piyasa aksaklıklarının ortadan kaldırılmasıyla ulusal koşullara uygun bir biçimde, gelişmekte olan ülkelerin özel ihtiyaç ve durumlarını göz önünde bulundurarak ve etkilenmiş toplulukları koruyacak biçimde kalkınmaları üzerindeki olası olumsuz etkileri en aza indirgeyerek çevresel etkilere sahip zararlı teşviklerin aşamalı olarak ortadan kaldırılması ve vergilendirmenin yeniden yapılandırılması da dâhil olmak üzere savurgan tüketime özendiren verimsiz fosil yakıtlara yönelik teşviklerin verimli hale getirilmesi.

 

Kaynaklar:

  1. Yüksel, A. (2006) “Sosyo-Kültürel Değişimde ve Yeniliklerin Benimsenmesinde Kitle İletişim Araçlarının Etkisi”, Yeni Türkiye, 12,1498-1502:pdf
  1. Karalar, R. ve Kiracı, H. (2011). Çevresel Sorunlara Karşı Bir Çözüm Önerisi Olarak Sürdürülebilir Tüketim Düşüncesi. Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı:30, ss:63-76. Trakya Üniversitesi, Akdoğan, C.:(PDF) Sorumlu Tüketim ve Üretim Hedefleri Kapsamında Sürdürülebilir Pazarlamanın Değerlendirilmesi (researchgate.net)
  1. Doç. Dr.. Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Aile Ekonomisi Eğitimi, Ankara / Türkiye,:S__RD__R__LEB__L__R T__KET__M DAVRANI__ININ KAZANILMASINDA T__KET__C__ E____T__M__N__N ROL__[#855702]-1494030.pdf
  1. Küresel amaçlar, sorumlu üretim ve tüketim:pdf
  1. Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi, İşletme Fakültesi, İşletme Bölümü Sarıçam/Adana,Tarım Ekonomisi Dergisi Cilt:23 Sayı:2 Sayfa:179-186 DOI 10.24181/tarekoder.364946:https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/381284

Denetleyen:Meryem Melisa KAR

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir